#Keşfet, Avrupa, Dünya

Komşu Bulgaristanda Gezilecek En İyi 16 Yer

En yakın komşularımızdan olan Bulgaristan , uzun yıllar Osmanlı hakimiyetinde kalmış bir ülkedir.Bir çok osmanlı tarihine sahip bu ülkede gezilecek yerleri sizler için listeledik.

1.Gözeken – Obzor

Resim : flickr.com/photos/pagn/

Bulgaristan’ın Karadeniz sahilinde bulunan Obzor ilçesi, tahminen 3000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Kentin ilk sahipleri Traklar olmuştur. Naulohos adındaki bu küçük yerleşim birimi, bin yıl sonra eski Yunanlıların yerleşmesiyle iyice gelişmiş ve önemli bir yer haline gelmiştir. Daha sonraları Osmanlı döneminde kent Gözeken adıyla anılmaya başlanmıştır. 1936 yılında günümüzde anılan adı Obzor ile değiştirilmiştir.

Obzor, Nesebar iline bağlı bir ilçedir ve Bulgaristan’ın güney sahilinde bulunur. Yerli ve yabancı turistlerin oldukça sık geldiği bu kent, Bulgaristan in en büyük iki liman kenti olan Varna ve Burgaz’ın tam ortasında yer alır ve başkent Sofya’dan uzaklığı tam 530 kilometredir.

Deniz ve ormanın birleştiği bu güzel ilçe turistler tarafından oldukça beğenilmektedir. Siz de deniz ve yeşil doğayı bir arada görmek isterseniz Gözeken size mükemmel bir tatil sunacaktır. Kent, 6 kilometre uzunluğunda altın sarısı kumlardan oluşan bir plaja sahiptir. Ayrıca oldukça temiz havası, konforlu otelleri ve birçok kültürel etkinlikleri ile Gözeken, turistlere ayrıcalıklı ve benzersiz tatil keyfi sunmaktadır.

Obzor’da butik aile otelleri, misafirhaneler ve kamp yerleri oldukça yaygındır. Ayrıca uzun ve yeterince geniş olan plajları sayesinde kent, deniz turizminin en cazip yerlerinden biri haline gelmiştir. Obzor Plajı, St. Atanas ve Mona Petra burunları arasında yer almaktadır.

Özellikle plajın güney kesimi son derece güzeldir. Obzor yakınlarında, Emin Dağının eteğinde arkeolojik kazılar sayesinde Taraklara ait bir çok tarihi eser bulunmuştur. Koca Balkan Dağlarının deniz ile buluştuğu Gözeken’in çevresinde

oldukça sıklıkla yabani meyva ve şifalı otlara rastlanır.

2.Ahyolu

Resim : flickr.com/photos/bpatelout/

Ahyolu Bulgaristan’daki en eski yerleşim alanlarından birisidir. Küçük, kayalık bir yarımada üzerinde bulunan bu tatil beldesi, Burgaz ve Sunny Beach arasındadır. Kent ilk kez Sozopol’da yaşayan Rumların bir alt kolonisi olarak 5.yy. da ortaya çıkmıştır. Buna karşın köyde yaşayan halk Rum değil, Trak kökenlidir. Eski dönemde bu bölgenin Rumca adının Anhilao (Tuzlu gölün yakını) olduğu tahmin ediliyor, başka bir tanımlamaya göre de tatlı ve tuzlu suyun karşılaştığı yerdir. Son olarak kente 1934’te Pomorie adı verilmiştir.

Yüzyıllar boyunca Anhialo, Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısındaki en büyük ve en önemli kentlerinden birisi olmuştur. Tarih boyunca, bölgedeki diğer büyük Yunan kolonisi olan Nessebar ile sürekli rekabet içinde olmuştur.

Roma döneminde de önemli bir yerleşim alanı olan Anhialo kenti, İmparatorluğun Hıristiyanlığı resmi din olarak kabulünden sonra, bir din merkezi olmuş ve kendi madeni parasını  basmaya başlamıştır. Kent halkı yüzyıllar boyunca tuz, madencilik, balıkçılık, bağcılık, şarap üretimi ve ticaretle uğraşmışlardır. Bugün de şarapçılık geleneğini sürdüren Pomorie kenti, Bulgaristan’ın en iyi şaraplarının üretildiği yerlerden birisi olarak bilinir.

Eşsiz güzellikteki sahile ve kristal sulara sahip olan kent, yaz turizminin önemli yerlerinden birisidir. Konaklama ve yemek ücretleri Bulgaristan’daki diğer turistik sahil bölgelerinden (Sunny Beach, Nessebar vb. gibi) daha düşüktür.

3. Kastra Martis Kalesi

Kastra Martis Kalesi, Bulgaristan’ın Kula kentinin merkezinde, Vidin ilinden 35 km. güneybatı yönünde bulunmaktadır.1965 yılından itibaren bu kale, ulusal kültürel mirası listesine alınarak korunmaktadır. Tahmini olarak kalenin yapımı Roma ve erken Bizans dönemlerinde yapıldığı (I- VI.yy. arası) varsayılmaktadır. Kale, Vidin ve Belgrad arasındaki ticaret yolunu korumak amaçlı olarak inşa edilmiştir.Yapılan araştırmalara göre, kalenin inşasından önce bu bölgede Traklara ait köy kalıntıları bulunmuştur.Kale iki bolümden oluşmaktadır. Ufak dört köşeli koruma alanı, yuvarlak burgu biçiminde bir kule ve arkasında yer alan kısım vardır. Kale, Hun istilaları sırasında tahrip edilmiştir.Kaleden toplanılan eşyalar Kent Müzesinde sergilenmektedir. Müzede, tarım aletleri, taş isçiliğinde kullanılan aletler ve aynı zamanda bir çok askeri malzeme sergilenmektedir.Kentin merkezinde bulunan bir meydandan kale, panoramik olarak görülebilmektedir. Geceleri de bölge ışıklandırılmaktadır.

4.Samakov

Samokov, Bulgaristan’ın en yüksek dağlarından biri olan Rila Dağı’nın kuzey eteklerinde yer almaktadır. Sofya‘ya 60, ünlü kayak merkezi Borovetz‘e de yalnızca 12 km. uzaklıktadır.Samokov, Bulgaristan’ın en çok patates üreten kentidir. Bu kentte bulunan bir çok ev taş ve ahşap konak biçimindedir. Yıllar önce Türklerin çoğunlukta olduğu bir kasaba iken, günümüzde ancak birkaç hane Türk yaşamaktadır.

Bayraklı Camii

Yokuş Camii olarak da bilinen Bayraklı Camii kentteki günümüze kadar korunabilmiş tek camidir. Mimari tasarımı, yapıldığı zamanın özelliklerini taşır. 14 ve 14,5 metre genişlik ve uzunluğa sahip bir namaz salonu ve kadınlar için ayrılmış balkon bölümü bulunur. Tahmini olarak Mehmet Hüsrev Paşanın Saray Bosna valiliğine atanması nedeniyle yaptırılmıştır. Minaresi oldukça değişiktir. Beyaz sıva üzerine spiral şeklinde tuğla ile işlenmiştir. Camide en son yapılan onarım sırasında, namaz salonunun altında caminin yapılış planları bulunmuştur. Bu planlar incelendiğinde caminin, üç Bulgar usta tarafından inşa edildiği anlaşılmıştır. Günümüzde bina müze olarak kullanılmaktadır. Çok cüzi bir ücret karşılığı içerisine girilip ayrıntılı bilgi alınabilir. Müzede çalışan görevli,  yapı ile ilgili ayrıntılı bilgiler verebilir. Kendisinin anlattığına göre zamanının Samokov Ayanı Paşa,   Müslüman ve Hristiyan halk tarafından oldukça sevilen ve sayılan bir kimseymiş. Ölümünün ardından çok gösterişli bir cenaze töreni ile Caminin bahçesine defnedilmiş. Bahçede bir erkek ve bir kadın mezarı olmak üzere iki anıt mezar bulunmaktadır. Kadın mezarının Paşanın hanımı olduğu varsayılmaktadır.

Ayrıca görevlinin anlattığına göre Cami, Arnavut mimari özelliklerini de taşımaktadır. İçerisinde çizili olan tavan ve duvar motiflerini başka hiçbir camide görmeniz mümkün değildir. Oldukça etkileyici ve aynı zamanda büyüleyici bir yapıdır. Bir başka rivayete göre camiyi yaptıran Osmanlı ayanı Hristiyan olan annesi adına haç ve hilali caminin tepesinde aynı anda kullanmıştır.Günümüzde Bulgaristan kültürel mirasının önemli eserlerinden olan Bayraklı Camii ülkeye gelecek Türk turistlerce mutlaka görülmelidir.

Çadır Çeşme

Standart dışı olan biçiminden ötürü bu adı almıştır. Fotoğraflardan da görülebileceği gibi çeşme, şemsiye veya çadır görünümündedir. Osmanlı döneminden günümüze kalmış nadir tarihi eserlerdendir. Ne yazık ki çeşmeyi kimin, ne zaman yaptırdığı bilinmemektedir. Bazı tahminlere göre çeşme Bulgar taş ustaları tarafından yapılmıştır. Bir başka söylentiye göre ise çeşmeyi Türk ustalar yapmıştır. Çeşmenin cephesi sanatsal anlamda oldukça güzel, çiçek desenleriyle süslenmiştir. Tam altı adet beyaz mermerden yapılmış kaynağı vardır.

Büyük Çeşme

Bu kente gelip de büyük çeşmeyi görmemiş turist hemen hemen hiç yoktur. 1660 yılında Sultan mutfağında görevli Mehmet Efendi adına, Osmanlı tarzında inşa edilen bu tarihi çeşme, kentin tam merkezinde bulunur. Çarşıya yakın olması nedeniyle yıllar boyu buradan geçen geçen zanaatçıların, gezginlerin ve yolcuların uğrak noktası olmuştur. İnşa edildiği tarihten iki yıl sonra buraya ünlü Türk gezgini Evliya Celebi gelerek çeşmedeki bütün ayrıntıları “Seyahatname” adlı eserine yazmış ve çeşme için bir “konak büyüklüğündedir” cümlesini kullanmıştır. 1928 yılında ulusal kültürel mirası listesine giren çeşmeden kim su içerse ömür boyu Samokov’da kalacağına dair halk arasında inanış vardır.

5. Tarihi Bozhentsi Köyü – Gabrova

15 km. doğusunda bulunan tarihi Bozhentsi Köyü, çok iyi korunmuş mimari özellikleriyla, butik otelleri ve kamu binalarıyla oldukça etkileyici bir görünüme sahiptir. 18 ve 19.yy. larda zanaat ile uğraşan köy halkı, günümüzde turizm gelirlerinden elde ettikleri kazançla geçimlerini sağlamaktadırlar. Köy, sanki 19.yy. dan günümüze hiç değişmemiş gibi görüntü sunar, iki üç katlı bu olağanüstü güzellikteki yapılar insanlarda büyük bir hayranlık uyandırır. Bozhentsi ’de orijinal biçimiyle korunmuş 100’ün üzerinde yapı bulunmaktadır. Bugün köy, kırsal turizm için tercih edilen yerlerin başında gelmektedir.

Bölgedeki tarihi evlerin bir çoğu günümüzde müze haline getirilmiştir. Bu müze evlerde, 18. ve 19.yy.larda yerel halkın yaşam tarzı görülebilir. Ayrıca aynı dönemlerden kalma, orijinalliği korunmuş bir okul da vardır.Siz de isterseniz on 19. yy. dan kalma buotantik konaklama tesislerinden birinde kalıp, yörenin meşhur beyaz tatlısından yiyebilirsiniz.

6. Huzur ve Rahatlığın Adresi Bankya

Sofya’nın Bankya ilçesi, 700 m. yükseklikte, Lulin Dağlarının eteklerinde yer alır. Sofya’nın da 17 km. batısında bulunan bu küçük ilçede 9.500 kişi yaşamaktadır. Temiz dağ havası, şifalı suları ile bu küçük tatil beldesi huzur ve rahatlama amaçlı turizm ile kaplıca turizmi için tercih edilen yerler arasındadır.Bankya 36,5 dereceye sahip olan ılıca suyu ile ünlüdür. Hoş bir tada sahip olan bu suda, kötü kokular yoktur. Aynı zamanda oldukça temiz, sertliği düşük düzeydedir. Günübirlik kullanım için de önerilen bu ılıca suyunun sinir sistemi bozukluklarına iyi geldiği bilinmektedir. Bankya adı da zaten bu ılıca suyuyla ilgilidir. Bankya “küçük banyo” anlamına gelmektedir.

Uzmanlar Bankya ilçesinin binlerce yıllık bir geçmişe sahip olduğunu tahmin etmektedirler. Yapılan arkeolojik kazılarda bulunan kalıntılar, kanalizasyon yapıları ve duvarlar bu tahmini doğrulamaktadır.Osmanlı döneminde ise bu küçük belde askeri bir çiftlik olarak kullanılmıştır. Daha sonraları gelişen bu küçük belde günümüzde kaplıca turizminin merkezlerinden birisi konumuna gelmiştir. İlçedeki hamam binası 1906 yılında inşa edilmiştir. Bu bina anıtsal niteliği ile Bankya’nın en bilinen simgelerinden birisidir.

Popüler bir turizm merkezi olan Bankya ilçesi,misafirlerine çeşitli rahatlama seçenekleri sunmaktadır. Fizyoterapi ve rehabilitasyon için gelişmiş donanımlara sahip kaplıca kompleksleri vardır. Bunların bir kısmında ise mineral havuzlar, sauna ve fitness salonları bulunur.Modern SPA merkezleri, birçok otel ve lokanta bu bölgede hizmet vermektedir. Özellikle Sofya’ya olan yakınlığından ötürü tercih edilir. Ayni zamanda Bankya, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov ’un doğup büyüdüğü ilçedir.

7. Kaliakra Burnu -Kavarna

Resim : flickr.com/photos/56296317@N07/

Kaliakra Burnu, Bulgaristan kıyılarındaki en güzel yerlerden birisidir. Eşsiz güzelliğe, kristal berraklığında sulara ve sarp uçurumlara sahip olan bu burun, yüzlerce tür kuşa ve yunuslara ev sahipliği yapmaktadır. Kaliakra Burnunun bu kadar güzel ve etkileyici olmasının temel nedeni, insan eli değmemiş ekolojik bir yapıya sahip olmasıdır. 2 km. alana yayılan burun, Balkanların Karadeniz’deki en uzun burunu olarak da bilinmektedir. Varna ilinden 72, Kavarna ilçesinden ise 12 km. uzaklıktadır.Kaliakra adı eski Yunancada ‘güzel’ ve ‘kale’ kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır. Bölgede gerçekten de çok eski zamanlardan kalma bir kalenin kalıntıları bulunmaktadır.Üzerinde barındırdığı tarihi eserler ve el değmemiş doğasıyla Kaliakra Burnu, her yıl sayısı artmakta olan turistlere ev sahipliği yapmaktadır. 2 km.lik uzunluğa sahip olan burun kireçtaşından oluşmuştur ve yamaçlarının yükseklikleri 70 m. ye kadar ulaşabilmektedir.

Traklar, Romalılar, Bizanslılar, Türkler ve Bulgarlara ev sahipliği yapmış olan bu tarihi burundan elde edilmiş, bu kültürlere ait bir çok kalıntıyı bölgedeki müzede görebilirsiniz. MS. 335 yılında ilk olarak Traklar ticaret amaçlı olarak bölgeye yerleşmişlerdir. Daha sonra Büyük İskender, Hindistan’a giden yol üzerinde bulunması nedeniyle burnu işgal etmiştir.Bölgede ayrıca kafe, restoran ve otantik bir deniz feneri bulunmakta. Deniz feneri ayrıca meteoroloji istasyonu olarak da görev yapmaktadır.Kaleden aşağıya inen yolu takip ederseniz bir mağaranın girişine ulaşabilirsiniz. Mağara günümüzde iki katlı bir restoran olarak kullanılmaktadır.

8. Sandanski Kenti ve Kaplıcaları

Resim : flickr.com/photos/davisklavins/

Sandanski, Sofya‘dan 157 ve Blagoevgrad‘tan 63 km. uzaklıkta bulunur. Bulgaristan’ın güney batısında yer alan kentin nüfusu yaklaşık 26.000 kişidir.Sandanski, Bulgaristan’ın en sıcak kentidir.Deniz seviyesinden 240 m. yükseklikte bulunur ve iklimi Akdeniz tarafından güçlü bir biçimde etkilenir. Yıllık ortalama sıcaklığı +14.7 derecedir, kışları ılımandır. Benzersiz havası akciğer hastalıklarının tedavisi için uygundur.Sandanski aynı zamanda popüler bir kaplıca ve spa merkezidir. 42-81 derece C (Celsius) arasında değişen ılıca suyuna sahiptir. Suyun tuzluluk ve mineral yapısı orantılı ve zengin bir kimyasal yapıya sahiptir. Solunum yolu, romatizma, sindirim sistemi, sinir sistemi vb. gibi birçok hastalığın tedavisi için uygundur.

Şifalı maden suyu, antik çağlardan günümüze buranın yerleşim yeri olarak kullanılmasının ana nedenidir. Kentin tarihi 2000 yıl öncesine dayanır. Efsanelere göre, Roma İmparatorluğuna karşı düzenlenen en büyük köle ayaklanması (Spartacus ayaklanması) burada doğmuştur. 6. yy. kent, ilk Hıristiyan Piskoposluk merkezlerinden biri haline gelmiştir. Yine aynı yüzyılın sonunda Sandanski, barbar kabileleri tarafından tahrip edilmiştir. 1947 yılında, kentin adı bu büyük Bulgar devrimcisi Yane Sandanski (1872-1915) onuruna değiştirilmiştir.

Kentin sakinleri ve ziyaretçileri tarafından tercih edilen gezinti yerlerinin başında kent parkı gelir. Yüzölçümünün 344 dekar olduğu bu parkta, 200’den fazla Akdeniz bitki türü bulunmaktadır.Sandanski yakınında yer alan bir başka popüler kasaba ise şarap kenti Melnik‘tir. Bansko, Razlog ve Petrich kasabaları da Sandanski yakınında bulunmaktadır. Petrich, dünyada adı sık gündeme gelen Bulgar Kahin Vanga Ninenin yıllarını geçirdiği kasabadır. Kahin Vanga’nın binlerce kişiye yardımcı olmasının yanında, kehanetlerinin birçoğu da gerçek çıkmıştır.Sandanski Belediye topraklarının bir bölümünde Pirin Parkı bulunmaktadır.Sandanski’de konaklama ve eğlence için seçenekler oldukça fazladır. Burada birçok SPA otelleri, pansiyonlar ve kiralık evler bulunur.

9. Hacıoğlu – Dobriç

Resim : flickr.com/photos/62487011@N08/

Tarihi eski çağlara dayanan Dobriç ilinin merkezinde 3. ve 4.yüzyıla ait Roma yerleşim kalıntıları bulunmuştur. Gerçek anlamda kent, 15.yüzyılda pazar alanı olarak kullanılmaya başlandıktan sonra popüler olmuştur. Bulgaristan’da Pazarcık adını taşıyan baska iller olduğundan buraya “Hacıoğlu Pazarcığı” adı verilmiştir.Anlatılan efsaneye göre Hacıoğlu adını da bir tüccarın Osmanlı ülkesinin bütün topraklarını gezdikten sonra bu bölgeyi beğenip, yerleşmesinden almıştır. Böylece kent gelişmiş ve ün kazanmıştır. Yapılan son araştırmalara göre Dobriç, Türklerin Oğuz boyuna bağlı Hacıoğlu kolu tarafından kurulmuştur.

Ünlü Türk gezgini Evliya Çelebi kenti şu cümlelerle tanımlamıştır: Oldukça kalabalık olmakla birlikte, ticari ve zanaat bakımından da gelişmiş bir kenttir. 200 dükkân, 3 han ve bir büyük bir bedestene sahiptir. 1890-1891 yılları arasında bedesten yıkılmış, günümüze ulaşamamıştır. Evliya Çelebi aynı zamanda kentin yiyecek ve içeceklerini de yazmıştır. Bembeyaz ekmeği ve bal gibi tatlı suyu olduğunu belirtmiştir. Kentte bulunan zanaatları bir bir saymıştır.

Kentte haftalık pazar kurulur ve binlerce insan buraya alışverişe gelirmiş. Merkezde aynı zamanda 3 tane de hamam bulunurmuş. Şehrin ağası İbrahim Bey 3.000 akçe vererek kaldırımlar, çeşmeler yaptırmış. 18.yy. da Dobriç’i ziyaret eden gezginler, kentin ticarettinden, düzgün kaldırımlarından, oldukça sağlam hanlarından ve camilerinden etkilenmişlerdir.

Dobriç’te en az 200 yıl öncesine ait bir saat kulesi bulunmaktadır. Çarşı ve pazardaki ticaretin sembolü haline gelen saat kulesi kent halkının yaşamına ayrı bir anlam vermiştir.18. yüzyıldaki Kırım Savaşı nedeniyle kent neredeyse boşalmış ve ticaret durmuştur. Savaştan sonra 1872 yılında kent, arabacıların ve zanaatçıların akınına uğramıştır. 1862 yılında kentin merkezine bir iki çeşme daha eklenip saat kulesi tamir ettirilmiştir. Dobriç’teki ilk okul ise 1859 yılında inşa edilmiştir.

10. Blagoevgrad -Yukarı Cuma

Resim : flickr.com/photos/saromon1989/

Blagoevgrad, Rila Dağının güneybatı eteğinde, Struma Nehri Vadisi’nde yer alır. Başkent Sofya‘nın 100 km. güneyinde bulunan bu kent, etrafında bulunan kaplıcalar nedeniyle 3000 yıllık tarihi geçmişe sahiptir. Kentin etrafındaki verimli araziler, güzel ormanlardan dolayı bu bölge tarih boyu insanların ilgi odağı olmuştur.1502 yılında kent Yukarı Cuma olarak bilinmekteydi, daha sonra Banya adını aldı. Kentin, önemli yolların yakınında bulunması nedeniyle Osmanlılar, burayı karakol olarak kullandılar.

Gezilecek yerleri: Kentin “Varoş” olarak adlandırılan bölgesinde, restore edilmiş eski tip konakları ve Arnavut kaldırımlı sokakları görmek mümkündür. Ayni zamanda Kent Müzesi de bu mahallede bulunmaktadır. Müzede, arkeolojik ve etnografık eserler görülebilir.

Blagoevgrad ayni zamanda bir üniversite kentidir. Burada bulunan Amerikan Üniversitesi ve Güneybatı Üniversitesi binlerce öğrenciye hizmet vermektedir. Kentin 3,5 km. dışında “Bachinovo Parkı” bulunur. Bu, doğası oldukça güzel mesire, dinlenme, piknik ve gezi için mükemmel bir yerdir. Bu parkta ayni zamanda değişik kutlamalar da yapılır. Blagoevgrad ‘tan 16 km. uzaklıkta “Stobski Piramitleri” bulunur. Her ne kadar Kapadokya’dakilerden oluşumları ve kadar büyüklükleri farklı olsa da görülmeğe değerdir.Kentin özgün meyhane ve restoranları,geleneksel ve yöresel yemekleri misafirlerine sunmaktadır. Konaklama olanakları oldukça fazladır ve fiyatlar makuldür. Blagoevgrad ‘ta 3 yıldızlı 3 otelin yanı sıra onlarca pansiyon bulunur.

11. Rodopların Yeşil Kenti Velingrad

Resim : flickr.com/photos/frozy/

Velingrad, Batı Rodop Dağlarının en güzel kısmında yer almaktadır. İklimi, ılıcaları ve harika doğası ile bu kent, tedavi ve dinlenme için tercih edilen bir turizm bölgesidir. Kent deniz seviyesinden ortalama 750m. yüksektir.Ilıman iklime sahip olan Velingrad, kışları serin, bahar aylarında ise ılımandır. Yıllık güneşli geçen gün sayısı da oldukça fazladır.Gür ormanı, bol güneş ışığı ve temiz dağ havası ile Velingrad, insan organizması üzerinde olumlu bütün koşullara sahiptir. Bu nedenle Velingrad, Bulgaristan’da çok önemli bir dinlenme merkezlerinden birisi olagelmiştir. Büyük su kaynakları, nehirler, barajlar ve mineral su kaynakları vardır. Mineral bakımından zengin olan ılıcalarının iyileştirici özelliği kenti Bulgaristan’da oldukça popüler hale getirmiştir. Sularda nitrik, sodyum ve değişken anyon içerikler ve mineralizasyonun yani sıra nadir elementlerin çeşitliliği vardır.

Harika doğası, yerel zanaat ve gelenekleri, tarihi anıtları ve nüfusun misafirperverliği ile Velingrad, Bulgaristan’da başlıca turizm merkezlerinden birisi olarak bilinmektedir.

12. Pirin Dağları

Resim : flickr.com/photos/125836012@N05/

Pirin Dağları, Bulgaristan’ın güneybatısında, Mesta ve Struma nehirlerinin derin vadileri arasında yer almaktadır. En yüksek tepesi 2.914 m. yüksekliğe sahip Vihren Tepesidir. Pirin Dağlarında birçok şelale, kayalık ve mağaralar ile 70’in üzerinde buzul gölü bulunur. Pirin Dağılarının bazı gölleri: Banderishki Gölü, Chairski Gölü, Kremenski Gölü, Popovo Gölü, Samodivski Gölü, Sinanishko Gölü, Tipitski Gölü, Valyavishki Gölü, Vasilashki Gölü ve Vlahini Gölüdür.

Vihren Tepesi

Pirin Dağlarının uzunluğu yaklaşık olarak (kuzeybatı-güneydoğu yönünde) 80 km.dir ve 40 km. genişliğe sahiptir. Pirin Dağı’nın birçok bölgesi 1983 yılından bu yana UNESCO Doğal Mirası kapsamında Pirin Milli Parkını oluşturmaktadır. Pirin Milli Parkı, Predela ve Todorova Polyana bölgeleri arasında yer almaktadır. Toplam 40332 hektarlık bir alanı kapsamaktadır. Pirin Milli Parkı ve Pirin Dağlarında Orta Avrupa, Alp, Balkan dağ sistemi ile Akdeniz’de bulunan canlı türlerinin bir karışımı söz konusudur. Ancak bunlara ek olarak yaklaşık 30 yerel endemik tür de bulunmaktadır. Pirin Dağları adını eski zamanlarda,Slavların gök gürültüsü ve şimşek Tanrısı olan Perun’dan almıştır.Pirin Dağlarında aynı zamanda Türklerin etkisini de görmek mümkündür. Birçok göl ve tepe için günümüzde de Türkçe adlar kullanılmaktadır. Papaz Göl, Papaz Çayırı, Sinan Tepesi, Murat Tepesi bunlardan bazılarıdır.

Papaz Göl

Pirin Dağları etkileyici kireçtaşı ve granit oluşumlarına, keskin sivri piramidal zirvelere, derin vadilere ve güzel buzul göllerine sahiptir. 2500 m. nin üzerinde bir çok zirvesi bulunmaktadır. Yoğun beyaz ve siyah köknar, ladin, beyaz ve siyah çam ormanları ve bodur çam Pirin Dağlarının dik yamaçlarında bulunan bitki örtüsünü luşturmaktadır. Pirin Dağlarının eteklerinde, sıcak maden suyu kaynakları, meyve bahçeleri ve üzüm bağları bulunur. Pirin Dağları eşsiz bitki ve hayvan türlerini barındırmaktadır.

13. Tarihi Bozhentsi Köyü – Gabrova

Resim :flickr.com/photos/elmyra/

Gabrovo ilinin 15 km. doğusunda bulunan tarihi Bozhentsi Köyü, çok iyi korunmuş mimari özellikleriyla, butik otelleri ve kamu binalarıyla oldukça etkileyici bir görünüme sahiptir. 18 ve 19.yy. larda zanaat ile uğraşan köy halkı, günümüzde turizm gelirlerinden elde ettikleri kazançla geçimlerini sağlamaktadırlar. Köy, sanki 19.yy. dan günümüze hiç değişmemiş gibi görüntü sunar, iki üç katlı bu olağanüstü güzellikteki yapılar insanlarda büyük bir hayranlık uyandırır. Bozhentsi ’de orijinal biçimiyle korunmuş 100’ün üzerinde yapı bulunmaktadır. Bugün köy, kırsal turizm için tercih edilen yerlerin başında gelmektedir.

Bölgedeki tarihi evlerin bir çoğu günümüzde müze haline getirilmiştir. Bu müze evlerde, 18. ve 19.yy.larda yerel halkın yaşam tarzı görülebilir. Ayrıca aynı dönemlerden kalma, orijinalliği korunmuş bir okul da vardır.Siz de isterseniz on 19. yy. dan kalma bu otantik konaklama tesislerinden birinde kalıp, yörenin meşhur beyaz tatlısından yiyebilirsiniz.

14.Cennet Şelalesi

Resim : flickr.com/photos/125836012@N05/

Cennet Şelalesi,  Stara Planina Dağlarının orta bölümünde Botev Tepesinin altında büyüleyici görünümüyle karşımıza çıkar.. Kuzey Cendem Parkında bulunan bu şelale, UNESCO’nun dünya doğal mirası listesine girmeyi başarmıştır. Kalofer’e yakınlığı nedeniyle şelaleye Kalofer Şelalesi de denilmektedir. Burası olağanüstü güzelliği ile yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağıdır.  Şelalenin bulunduğu alanda gezginler ve dağcılar için açılmış yollar vardır.Botev Tepesinden eriyen karlarla beslenen şelalenin berrak ve temiz suları tam 124 m. yükseklikten akar.  Bu kadar yükseklikten akan su milyolarca damlacıklara ayrılarak oldukça güzel bir görünüm oluşturur.Bahar aylarında şelalenin suyu en yüksek düzeyine ulaşır, yaz aylarında ise ziyaretçi sayısı oldukça artar. Ray Konaklama Merkezinden (Hija Ray) şelaleye patika bulunmaktadır.

Bölgeye ulaşmak için öncelikle Kalofer kentinden arabayla 6 km. Tunca Nehrini takip etmelisiniz. Tunca Nehri sizi Panitsite adlı bir yere götürecek.  Burada arabanızı bırakabileceğiniz park alanları ve oteller  var. Buradan 35-40 dakika yaya olarak  kayın ve meşe ağaçları arasından geçilerek Cendema bölgesine ulaşılabilir. Cendema bölgesinden Ray Konaklama Merkezine ve daha sonra şelaleye kadar en az 2 saatlik bir yol yürümeniz gerekecek. Bu rotadan yılda 7 binin üzerinde insan geçmektedir. Bölgede ayrıca ciple safari yapabilir, ata binebilir ve yamaç paraşütü yapabilirsiniz.

15. Saeva Dupka Mağarası

Saeva Dubka sarkıt, dikit, sütun oluşumları vb. gibi pekçok ilginç jeolojik özelliklere sahip doğal bir karstik mağaradır. Adı Osmanlı döneminden geliyor. Bu mağara Bulgaristan’ın en güzel mağaralarından biridir ve o nedenle buraya “yeraltı incisi” denilmektedir.Mağaranın yaklaşık 3,5 milyon yaşında olduğu tahmin edilmektedir. Gezilebilir kısmı tek bir düzeyde yaklaşık 400 metre uzunluğa sahip, boylamasına yayılmış beş odan oluşur. Yıl boyunca fazla değişmeyen bir sıcaklığa sahiptir (7-11 derece).

Saeva Dubka elektrik ışıkları, merdivenler ve emniyet korkulukları ile donatılmıştır. Mağaraya ziyaret, rehberler vasıtası ile gruplu halinde yapılmaktadır. Rehberler, iyimser ve eğlencelidirler, aynı zamanda mağaradaki kaya oluşumları ve çevresi hakkında geniş bilgiye sahiptirler.Antre odası uzun ve büyüktür. Yüzyıllar öncesine ait yerleşim belirtileri taşımaktadır. Bazı hayvan kemikleri, bir şömine, kil kaplar ve Roma doneminken kalma birtakım eşyalar bulunmuştur.Birinci bölme “Kupena” olarak adlandırılır. Orada bulunan 3,5 m. yüksekliğindeki bir dikit oluşumundan adını alır.

İkinci oda muhtemelen bir deprem sonucu tavandan düşmüş kayalar barındırır ve o yüzden de bu odaya, “Srutishteto,” ya da çöküş denir. Rehberler bir tahta sopa ile boru şeklindeki oluşumlara çarparak farklı sesler çıkartırlar.Üçüncü oda “Harmana,” ya da Stackhouse olarak adlandırılır ve kırmızımsı tonlarda ışıltılı özelliklere sahip kayalar barındırır. Bu odanın mükemmel akustiği olduğu bilinmektedir. Konser ve kayıt amaçlı kullanılmıştır.

Dördüncü odası “Biyalata Zamak,” ya da White Castle olarak bilinir. Bembeyaz kayalar bulundurması ile bu adı almıştır.Beşinci odaya “Kosmosat,” veya Cosmos denir. Çünkü Dikitler Roketlere benzemektedir.Saeva Dupka, Sofya-Varna yolu üzerinde bulunur. Araba ile gelen ziyaretçiler için mağaraya

yakın küçük bir yerde park alanı bulunur. Ziyaretçi merkezinde mağaranın yürüyüş parkurlarını gösteren yerel bir harita vardır.

16. Hasköy (Haskovo)

Haskovo kenti, Bulgaristan’ın güneydoğusunda, Doğu Rodop Dağlarının eteklerinde bulunur. Başkent Sofya’ya 225 km. uzaklıktadır.

Haskovo Bulgaristan’ın en eski kentlerindendir. Bölgedeki yerleşimin tarihi 7.000 yıl önceye dayanmaktadır. Bazı kaynaklarda  kentin adı Marsa olarak geçmektedir. Kent Osmanlı döneminhde Hasköy adını almıştır.Kentte bulunan tarih müzesi, yerel yaşam tarzı ve gelenekleri hakkında bilgi vermektedir. Bunun yani sıra Kenana Parkı, 15 km. uzaklıkta bulunan Haskovo Kaplıcaları görülmeye değer yerlerdendir.

Haskovo merkezi, ışıklı caddelerinin yanı sıra, kafeler, kulüpler, canlı gece yaşamı ve geleneksel birçok restoran ile doludur. Bilim, sanat ve kültürel alanlarda da başarılı bir kent olan Hasköy, her bahar ayında “Güney Bahar” adlı edebiyat günlerini kutlamaktadır. Eylül aylarında ise Haskovo ‘da caz festivali yapılmaktadır.

Hasköy Eski Camii:

Kitabesi üzerinde yazılan eski Türkçe yazılar incelendiğinde caminin yapılış tarihinin 1394 yılı olduğu anlaşılmaktadır.Bina dikdörtgen biçiminde ve girişi sokaktan ayrılan kuzey cephesinden küçük bir avluyadır. Namaz kılınan bölüm iki sıra pencere ile aydınlatılmıştır. Ana gövde duvarları yaklaşık 1 m kalınlığındadır.. Minaresi beyaz boyalıdır.1967 yılında Eski Cami, ulusal bir kültür anıtı olarak kabul edilmiştir. Kentte yaşayan yaklaşık 30.000 Müslümanın en önemli ibadet merkezidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.